Sinemanın Kitle Psikolojisine Etkisi ve Yeri

Gönderi Tarihi: 01.11.2024

1888 yılından bu yana sinema çok büyük kitlelere ulaşmayı başarmıştır. Her türden olayı beyazperdeye yansıtmış, bunu yaparken çok farklı bakış açıları ile üzerinde çalışılan konuyu harmanlamış, ayrıca gelişen teknolojik imkanları da tekniklerine uyarlayarak kitlelere hayal gücünü zorlama imkanı tanımış bir sanat dalı olan sinemanın, bugün elde ettiği başarı tesadüf değildir.
İnsan, duygu ve düşüncelerden oluşan bir varlıktır. Her dönem kendi kültürel unsurlarını geçmişiyle harmanlayarak oluşturur ve toplumlar bundan etkilenerek gelişir. Dolayısıyla insanın duygu ve düşünce evreni de içinde bulunduğu dönemin getirileri ile şekillenir. Kendimize neyi dert edindiğimiz, neyi düşleyip hayata geçirdiğimiz ya da başkaları ile konuşma çabamızın altında belli sorgulamalar yatmaktadır. Ulaşamadığımız bilgiler bizi bir meraka sürükler. Özellikle böyle durumlarda öğrenme dürtümüzün baskın geldiği ve bir anlama çabası içine girdiğimiz pek çok durum söz konusudur. Sonu olmayan bu bilme arzusunu mümkün olduğunca giderebilmek, düşün dünyamızı doyurabilmek ve en önemlisi de bir mana bulabilmek için insanlık tarihi boyunca birçok yol üretilmiştir. Sanatın varlığı ise insanın özellikle manevi bir doyum yaşayabilmesi açısından son derece önemli bir faaliyet alanıdır.
Tüm bu sebepler göz önünde bulundurulduğunda sinemanın büyük kitleleri peşinden sürüklemesi ve onlara hem psikolojik hem de başka açılardan etki etmesi oldukça normaldir. İnsan, yaşadığı evreni görme, dolayısıyla bilme ihtiyacını somut olarak karşılayan ve bu minvalde yeni ufuklar açan bu alanı benimseyerek, peşinden gitmiştir.
Toplumsal olduğu kadar, bireysel dünyalara da dokunan bir yapısı bulunan sinemada, herkesin kendine uygun bulabileceği bir gerçeklik alanı vardır. Sanatın diğer alanlarıyla da ortak bir paydada buluşmayı başaran sinema, Yard. Doç. Dr. Necati Çevrir ve Yard. Doç. Dr. Seval Yakışan’ın Sinemanın Tarihsel Gelişimi ve İzleyici Profili Üzerine Bir Değerlendirme isimli makalesinde de belirttikleri gibi kitle iletişim araçlarının oluşturduğu kültür yaşamında merkezi bir role sahiptir. Çünkü tüm bu araçlar sinemayı etkilemektedir. Yine aynı makaleden hareketle sinemanın verdiği mesajlar ile büyük kitlelerde ortak bir görüş yaratabildiğini ve kültürel yaşama yön verebildiğini söylemek mümkündür. Özellikle her yaştan insana hitap edişi ile de izleyici sayısını artırmaktadır.
Manevi hazzın yanında toplumsal ölçekteki olayları ele alışıyla tarihsel açıdan da kendine yer açan sinema, bir milletin değerlerini yansıtabilmesi ile de yoğun ilgi görmekte, aynı olaya getirebildiği farklı bakış açıları sayesinde ise her kesimin dikkatini üstünde toplayabilmektedir. Bu anlamda subjektivitenin ağır bastığı bir alan olarak karşımıza çıkmakta ve beraberinde pek çok tartışmaya da imkan sağlamaktadır.