Nasreddin Hoca Kimdir, Nasreddin Hocanın Hayatı, Sözleri
Edebiyatımızda mizah denilince akla ilk gelen önemli ustalardan biridir. Geçmişten günümüze uzanan birçok eseri hala daha aynı değerini korumaktadır. Nasreddin Hoca, şu an Eskişehir’e bağlı olan Sivrihisar ilçesinde 1208 yılında dünyaya gelmiştir. Hikayeleri ve fıkraları yalnızca mizahi ögeler değil; aynı zamanda hiciv ve önemli düşünceler de barındırmaktadır.
Nasreddin Hoca Kimdir, Hayatı Hakkında Bilgiler
İçindekiler
Nasreddin hoca Türk edebiyatınca kabul edilmiş alanında önemli bilgelerden biridir. Babasının imam olmasının yanı sıra, kendisi de imamlık, müftülük, kadılık ve öğretmenlik yapmıştır. Oldukça iyi bir eğitimi bulunmaktadır. Tıpkı şu anda da olduğu gibi, kendi döneminde de oldukça sevilen, sayılan ve sözüne güvenilen biriydi. Birçok hikayesinde de bunun doğru olduğuna şahit olabiliyoruz. Yaşadığı toplumun iyi ve kötü yönleri o kadar iyi ele almıştır ki; günümüzdeki durumlara da uyan birçok hikayesini örnek verebiliriz. Genellikle, komşuluk, adalet, aile, paylaşım, arkadaşlık gibi temalar üzerinden ilerlemiştir. Hemen her eserinden bir ders çıkarabilmeniz mümkün. Kendine has tarzıyla da diğer birçok yazar içerisinden sıyrılmıştır.
Nasreddin Hoca’nın Hayat Hikayesi
Nasreddin Hoca, yukarıda da belirtildiği üzere, 1208 yılında Sivrihisar’da doğmuştur. Babası, tüm köyün tanıdığı İmam Abdullah Bey’dir. Nasreddin Hoca’nın almış olduğu eğitimlerde de etkisi bulunmaktadır. Annesi ise Sıdıka Hatun’dur. Köy imamlığı ve müftülüğün yanı sıra, eğitim aldığı medresede dersler veren alim bir kişidir. Bununla beraber kadılık da yapmıştır. Her daim, yaşadığı toplum içerisinde sevilen ve saygı duyulan bir kişi olmuştur. Doğru tespitleri ve hazırcevap olmasından dolayı da çevresindekileri hem bilgilendirmiş hem de güldürmüştür. Birçok fıkrası o dönemden bu zamanlara kadar büyük ölçüde aynı şekilde aktarılmıştır ve hala daha aynı mesajını korumaktadır. Bu spesifik özelliğin yanı sıra, günümüzde yaptığı tespitlerle birçok araştırmaya da temel olmuş bir alimdir. Tüm bu edebi, sevgi ve iyilik dolu, adil hayatın ardından 1284 yılında Akşehir’de hayata gözlerini yummuştur. Akşehir’de kendisini anmak amacıyla büyük bir de heykeli ve her dönem birçok ziyaretçisi bulunan türbesi bulunmaktadır. Eserleri ise her dönem olduğu gibi, günümüzde de önemini aynı şekilde korumaktadır.
Nasreddin Hoca’nın Edebi Dili
Nasreddin Hoca, eserlerinde direkt ve mesaj odaklı bir üslup tercih etmiştir. Bu nedenle kullandığı edebi dil, süsten uzak, sade ve yalındır. Anlattığı hikayeyi ve karakteri doğrudan ifade eder, herhangi bir dolaylama yapmaz. Aynı zamanda kendine has ve özel bir edebi tarzı vardır. Bu şekilde, dönem içerisinde sıyrılmış ve etkileri günümüze kadar gelmiştir. Nasreddin Hoca’nın eserlerinin tümünde ders niteliğinde çıkarımlar bulunmaktadır. “Güldürürken düşündürmek” deyiminin Nasreddin Hoca’dan günümüze aktarıldığını söylemek de yanlış olmaz. Zira, neredeyse tüm eserlerinde mizahi öğeler kadar gerçekleri yüze vuran, hatta bazen üzen sonuçlara da yer vermiştir. Böylece insanları, belki de en iyi şekilde düşünmeye teşvik etmiş bir alimdir. Açık sözlü olmasından da mütevellit oldukça net bir iletişim/ hikaye dili olduğunu söylemek de mümkün. Başarılı tarzından ve kullandığı dilden dolayı, eserleri o kadar önemlidir ki birçok ülkede ve yabancı dilde bulunmaktadır.
Nasreddin Hoca’nın Kişiliği
Nasreddin Hoca’nın eserlerini göz ardı etsek dahi, en önemli özelliklerinden birinin adaleti olduğunu söylemek son derece doğru olacaktır. Kadılık yaptığını dönemde de hayatının diğer zamanlarında da herkese karşı adil olmuş, buna herkesin aynı oranda önem vermesini temenni etmiştir. Birçok fıkrasında adil olmaya nasıl bir bakış açısı kazandırdığını görüyoruz.
Eğitmen tarafının olması da hem kendisini hem de çevresindeki insanları olumlu yönde etkilemiştir. Nasreddin Hoca, ilim sahibi olmayan önem veren ve bunu ihtiyacı olanlara da aktaran biriydi. Fıkralarında iğneleyici bir tarafı olsa da her zaman kibar ve kendine has bir üslubu olduğu söylenmektedir. Fıkralarında olduğu gibi, bir yerin işleyişinde ya da çevresindekilerin ilişkilerinde herhangi bir kusur gördüğü zaman bunu yumuşak ve mizahi bir dille söylermiş. Karşısındakini, kendini sorgulamaya itebilen biri olduğunu bu şekilde de anlayabiliyoruz. Hikayelerinde bahsetmesinden de anlayabileceğimiz üzere, arkadaşlık, ahbaplık, komşuluk kavramlarına önem veren biriydi. İnsanları çok iyi analiz edebilmesi ve bunları aktarabilmesi, günümüzde sosyolojik açıdan da birçok araştırmanın ilham kaynağı olmuştur. Akla ilk gelen diğer kişilik özellikleri ise, belki de en önemlilerinden; nüktedanlığı, açık sözlülüğü ve iyilikseverliğidir.
Nasreddin Hoca’nın Önemli Eserleri
Önemli bir mizah ustası olan Nasreddin Hoca, kıssadan hisseleri ve fıkraları ile tanınmaktadır. Fıkrasının başlığını duyduğunuzda dahi, içeriğini hatırlayacağınız akıllara kazınmış birçok örnek bulunuyor. Akla ilk gelenler;
– Ya Tutarsa
– Kazan Doğurdu
– Hırsızın Hiç mi Suçu Yok
– Ver Kaftanı Al Semeri
– Yorgan Gitti Kavga Bitti
– İp Olur
– Bal ve Sirke
– Yemeğin Buğusuna Akçenin Sesi
– Eşeğe Ters Binmek, şeklinde birçok bilinen eseri bulunuyor. Günümüze ulaşmış yüzlerce Nasreddin Hoca eseri olduğunu söylemek doğru olacaktır. Belirtilen eserlerle beraber çok bilinenlerin yanı sıra, hemen herkesin bilmediği önemli fıkraları da var. Eserlerinde kullanılan dil, mesajların anlamı, net ve açık sözlü olması, insanları düşünmeye sevk etmesi gibi daha birçok özelliğinden dolayı, eserler hiçbir zaman önemini kaybetmeyecektir. Hocanın bu eserlerinin kitaba çevrilmiş birçok versiyonu bulunuyor. Aynı eserlerin büyük bir kısmı onlarca dile çevrilmiş ve yurt dışında birçok ülkede de satışa sunulmuştur.
Nasreddin Hoca’nın Fıkralarının Özellikleri
Nasreddin Hoca’nın fıkraları, kişiliği ile paralellik göstermektedir. Hocanın karakterine dair araştırma yapmak istiyorsanız, hocanın eserlerine hakim olmanız yeterli olacaktır. Günlük yaşantısını aktardığı ve gözlemlerini paylaştığı için eserleri birebir bulunduğu toplumu ve kendisini yansıtmaktadır. Bakış açısını, düşüncesini ve mizahını bu şekilde çok daha iyi anlayabilirsiniz. Fıkralarında ilk göze çarpan özellikler; net, sade, herkesin anlayabileceği bir üslupta, süsten uzak, yalın bir anlatımının olması. Mizahi öğeler ile hicvin beraber olması her zaman için iyi bir sonuç doğurmayabilir. Fakat Nasreddin Hoca eserlerinde çok iyi bir denge var. Gülerken aynı anda duruma üzülebiliyor, empati kurabiliyor ya da kendinizi sorgulayabiliyorsunuz. Tam anlamıyla düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eden edebi metinlerdir. Bu dengeyi günümüzde dahi kuramayan birçok kişi bulunuyor. Nasreddin Hoca’nın hala bu alanda önemli ve örnek bir yer etmesindeki temel nedenlerden biri de budur. Bununla beraber, fıkraların hemen hepsinde Nasreddin Hoca kendisini dahil eder ve verdiği yanıtlar her zaman için zekice ve hazırcevap şekildedir. İçerisinde bulunduğu toplumun bakış açısını, sosyolojik ve ideolojik özelliklerini de hocanın fıkralarından kolaylıkla anlayabiliriz.
Nasreddin Hoca’nın Gerçek Fıkralarına Dair Bilinmesi Gerekenler
Bilindiği üzere, Nasreddin Hoca’ya duyulan sevgi ve övgü, onun vefatıyla beraber daha da büyüyerek şekil değiştirmiştir. Yüzyıllar geçtikçe de efsanelerin olması kaçınılmaz olmuştur. Hatta akademisyenler Nasreddin Hoca’nın tamamen bir halk efsanesi olup olmadığı konusunda da çeşitli fikir ayrılıklarına sahiptir. Günümüzde genel kanı, hocanın gerçekten var olduğu yönünde. Fakat efsanelerle beraber, kendisine ait olmadığı halde onunmuş gibi atfedilen birçok eserin bulunduğu da aşikar. Dine bağlılığı ve imamlık, müftülük gibi görevleri olduğundan söz etmiştik. Bu nedenle sarhoşluk ya da alkol üzerine yazılan fıkralar kendisine ait değildir. Yanı sıra, güçlü, zorba olarak atfedildiği fıkralar da tamamen hocanın kişiliği ile ters düşmektedir. Hocanın saf, budala gibi belirtildiği fıkralar da aynı oranda kendisinin bir eseri değildir. Bir diğer önemli ve ayırt edici özellik ise, hocanın fıkralarının kısa, öz ve net olmasıdır. Bu nedenle upuzun süren bir eserin kendisine ait olmadığını fark edebilirsiniz. Yanı sıra, incelemeler gösteriyor ki, hocanın üslubu hiçbir zaman küçük düşürücü, hakaret içeren, kaba özelliklere sahip olmamıştır. Her zaman için naif, nüktedan ve karamsar düşünceden uzak, güldüren ve düşündüren nitelikte olmuştur. Diğer özelliklere sahip eserler yüksek ihtimalle belirtilen efsanelerden birkaçıdır.