Süper Güç’ün vicdanı

Forumlar Cafe almancax Süper Güç’ün vicdanı

ALMANCAX FORUMLARINA HOŞGELDİNİZ. FORUMLARIMIZDA ALMANYA VE ALMANCA HAKKINDA ARADIĞINIZ HER TÜRLÜ BİLGİYE ULAŞABİLİRSİNİZ.
    avcobka
    Katılımcı

    Tabii olaylarda rastlantı olabilir; aşırı yağmurlarla hiç beklenmedik bir biçimde ortalığı sel basabilir. Sosyal olaylar ise sebeplilik karakteri arz ederler. Açıklayabilelim veya açıklayamayalım, sosyal her olayın mutlaka bir sebebi vardır. Bugün Filistin’de yaşananların sebeplerini dünyaya hakim güçlerin medeniyet, dolayısıyla insan anlayışında aramak gerekir. Dünyaya hakim güçler, insanlığın ortak vicdanını temsil etmiyorlarsa, onların dışında kalanlar bakımından yeryüzü cehenneme dönüşür. Yıllardan beri Çeçenler bu cehennemi yaşıyorlar; şimdi de Filistinliler. Vicdanları derinleşmeyip sığ zeminlerde takılıp kalanlar, kendilerini de çok çabuk aldatırlar. Vahhabi yakıştırmasıyla Çeçenleri gözlerden sildiler. En girift teknolojiyi üreten bu insanların aklına, “Vahhabilik suç ise, Suudi Arabistan da Vahhabi; onlarla niçin içli dışlıyız?” sorusu gelmedi. Son günlerde de kendilerince bir terörist tanımlaması yaptılar; bu da Filistinlilere göre biçilmiş kaftan.

    Hz. Ebubekir’in “Ya İlahel âlemîn, benim vücudumu o kadar büyük yaratsaydın da, cehenneminde bir başka kuluna yer kalmasaydı.” yakarışında vicdanının bütün insanlığı kapsadığını görüyoruz. Sadece Müslümanları kastetseydi, “… cehenneminde bir başka Müslüman kuluna yer kalmasaydı” derdi. Valilere gönderdiği tebliğde Hz. Ali’nin de bütün insanlığı kucaklayan vicdanını şu cümlesinde müşahede ediyoruz: “Tebaanıza iyi muamele edin; onlar ya din kardeşiniz, yahut da yaratılışta bir eşinizdir.” Zaten bunun içindir ki devletler hukuku İslam aleminde doğmuştur. Her ne kadar Batı bilim alemi devletler hukukunu Hollandalı Grotius’un (1583–1645) ihdas ettiğini kabul etseler de, bu kabul onları, İmam Ebu Hanife’nin öğrencisi İmam Muhammed ibn–i Hasan Eş–şeybani’nin, Grotius’tan dokuz yüz yıl önce kaleme aldığı Kitabü’s–Siyer’ini görmezlikten gelmeye zorluyor. Her şeyi kendilerinden başlatmak egoizmine yakalanmasalar devletler hukukuna ilk harcı İmam Ebu Hanife’nin koyduğunu teslim edeceklerdir. Çünkü vicdanında bütün insanlığın nabzı attığından Ebu Hanife her devletin hakkını güvence altına almanın lüzumunu duydu. Devletler hukukunda gidilebilecek müeyyide gücü olan bir mahkeme yoktur. Zayıflar güçlüleri bir tek vicdanlarından yakalayabilirler; güçlülerin vicdanında zayıflara yer yoksa, devletler hukuku iyice manasızlaşır.

    Osmanlı Devleti’nin gövdesi, Orta Asya’nın bozkırlarında oluşup gelişti; fakat bu devletin ruhu Mekke ve Medine’den geldi. Ortaya sadece bizim değil, hatta sadece İslam aleminin değil, bütün insanlığın yüz akı olan Osmanlı Devleti çıktı. Bu devletin başkanının oturduğu tahtın arkasında “veliyyun külli mazlumin” yazılıydı. Zira vicdanının milletleri, ümmetleri aşarak insanlığı kucaklaması, ona bu düsturu benimsetmişti. Osmanlı sınırından üç bin kilometre uzaktaki Açe’ye yardım gönderirken, hiçbir menfaat düşünmüyordu. Hatta onlara musallat olan Hollanda donanmasının şerrinden kurtulmak için, Açeliler Osmanlı’ya iltihak etmek isteyince, Osmanlı’nın cevabı manidardı: “Kendi kendinizi yönetiniz; varlığımız Hollanda’ya karşı bağımsızlığınızın teminatıdır.” Denebilir ki Açe ile Osmanlı’nın din birliği vardı; onun için yardım yaptı. Endülüs’e yardımı da aynı gerekçe ile izah edilebilir. Ama İspanya’dan Yahudileri getirmesine ne diyeceğiz? Bilhassa İrlanda’ya yardımını nasıl açıklayacağız? İrlanda’yı donanmasıyla ablukaya alan İngiltere, orada çıkan vebanın yardımıyla da bir tane İrlandalı bırakmayacaktı. Fakat Osmanlı donanması imdatlarına yetişti; İngiliz ablukasını kırdı; yıllarca buğday taşıdı. Osmanlı’nın İrlanda ile ne menşe, ne din birliği vardı. Bugün yeryüzünde İrlandalı diye bir millet varsa, imkanları ölçüsünde insanlığı zenginleştiriyorsa, Osmanlı’nın beşeriyete hediyesidir. Takati ölçüsünde Osmanlı zulme karşı çıkmak zorundaydı; çünkü vicdanında insan bütün boyutlarıyla yer almıştı. Osmanlı hakkında nasıl değerlendirmede bulunulursa bulunulsun, güneş balçıkla sıvanamayacağından gerçekler tarihi aydınlatıyor. Almanlar Çek ülkesini doksan yıl sömürge yaptılar; oradan çekilmek mecburiyetinde kaldıklarında, Çekçe bilen insan bırakmadıklarından, dağdaki çobanları getirip, Prag Üniversitesi’nde profesör yaptılar. Benzer şeyleri İngilizler, Fransızlar, diğer Avrupalı milletler sömürgelerinde sergilediler. Ermeniler Türklerle dokuz yüz yıl yaşadı; Yunanistan dört yüz yıl Osmanlı’nın bir parçasıydı. İkisinin dil ve dinlerini devam ettirmeleri Osmanlı’nın özelliklerini gün ışığına çıkarmaya yeter.

    Amerika Birleşik Devletleri süper güçlüğünü uzun süre devam ettirmek istiyorsa, vicdanı bütün insanlığı kucaklamalıdır. Amerikalılar unutmamalıdır ki süper güçlerin ömrü, vicdanlarının insanlığı kucaklamasıyla doğru orantılıdır. Tarih sayfaları Sharon’un zulmüne ortak olmalarının ABD’nin geleceğini karartacağının örnekleriyle doludur.

                                      Mehmet Niyazi

    Ashtoret
    Katılımcı

    Bazi devletlerin kirli çamasirlari vardir. Ortaya çikmasini istemedikleri, bilinmesinden rahatsizlik duyduklari ve bu nedenle resmi tarihlerinden çikardiklari tarihsel gerçeklerdir bunlar. Örnegin Vietnam Savasi sirasinda ABD birliklerinin o ülkedeki sivil halka karsi uyguladiklari iskence ve katliamlar—ki bunlarin sonucunda 1.5 milyon Vietnamli yasamini yitirmistir—Amerikalilar tarafindan mümkün oldugunca unutturulmak istenir. Bu gerçek savas sirasinda ört-bas edilmeye çalisilmistir, savas sonrasinda ise Vietnamla ilgili olarak çevrilen Hollywood filmleri ile ayni yol denenmistir. Bu “Rambo” filmlerinde hep Amerikan askerlerinin Vietnam'da yasadiklari zorluklar anlatilir, Amerikali birliklerinin diri diri yaktiklari köylüler degil.

    Yine de Vietnam savasinin içyüzü pek çok insan tarafindan bilinmektedir. Çünkü savas dünyanin gözleri önünde yasanmis bir olaydir ve bu nedenle tam anlamiyla ört-bas edilmesi mümkün olmamistir.

    – Alıntıdır –

    Iste adamlar bu katliamlarını bile dunya tarihini okumayan tanımayan gencliğe ,kahramanlık olarak gösteriyor. Bunlar ,bu yalan ve gerçeklikten uzaklıklarla dolu filmler maalesef tüm dünyada ve ülkemizde rağbet görürken , bu katil topluluklar insanlığın / kardeslerimizin kanını içerek kahrolası krallıklarını büyütüyorlar..
    Allah bizlere görebilmenin yüceliğini, inanancın getirdiği insanlık erdemini ve gücü getirecek olan  imanı versin.. (Amin..) 

    toricelli
    Katılımcı

    amerikalıların kızılderililere yaptıklarının unutulduğu gibi vietnam,ırak,afganistan,ve dolaylı olarak yaptıkları da en kısa zamanda unutulacak, isteyenle bahse girerim ve insanlar greencard için sıraya girmeye devam edecekler. gerçekten 'hafıza-i beşer nisyan ile malüldür' mü? acaba, yoksa başka sebepler de var mı?

    Ashtoret
    Katılımcı

    Meselenin özü kimliğimizden uzaklaşıp bambaşka biri olma gayretiyle nihayetinde hiçbişey olamamızda yatıyor aslında. Biz konuşmuyoruz, araştırmıyoruz, okumuyoruz ve bilmiyoruz yaşananların büyük kısmını, ancak şuna emin olabilirsiniz ki, diğer uluslar bu konuda bizim kadar duyarsız ve bilinçsiz değil. Yaşananlar, görülenler üzerine kim hangi safta olmak istiyorsa onu seçmekte özgür elbette. Ancak inanan kardeşlerimize ilimle kimliklerini oluşturmamız, okumamız, araştırmamız ve açık bir zihinle olaylara bakmamız gerektiğini bir daha anımsatmak ve cümlelerimi yüreğimizi dağlayan bir resimle noktalamak isterim.

    whattosayps7zs4.jpg

3 yanıt görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.