› Forumlar › Cafe almancax › Aaaa…HEP DERS HEP DERS BİRAZDA GÜLELİM……:)
-
daha önce fıkralı,hikayeli bölüm açıldı mı bilmiyorum ama ben baktım bulamadım, o yüzden yeniden açtım….
Bu hikaye kuru fasulyeye bayılan bir adamın hikayesi. Fakat bu aşırı düşkünlük her zaman onu utandıracak etkisini gösteriyormuş. Birgün bir kıza aşık olmuş. Evlenmeleri kesinleştiğinde ''karım benim bu halime katlanamaz'' deyip, fasulye yemekten vazgeçmiş. Evlendikten bir kaç ay sonra işten eve gelirken yolda arabası arızalanmış. Kasabada yaşadıkları için evi arayıp yürümek zorunda olduğunu ve geç gelebileceğini söyleyip telefonu kapatmış. Yolun üzerinde bulunan bir cafe'nin yanından geçerken fırında fasulye kokusu etrafını sarmış. Yolunun uzun olduğunu ve fasulye yese bile etkisinin eve varıncaya kadar geçeceğini düşünmüş. İçeri girmiş, çıkana kadar üç büyük porsiyon yemiş. Tüm yol boyunca ''pit-put'' ata ata eve gelmiş. Karısı onu kapıda karşılamış ve heyecanla ''sevgiliiiim sana akşam yemeğine en güzel sürprizi hazırladım'' demiş ve gözlerini bağlamış. Adamı masanın başına oturtup bandı açmaması için söz almış. Bu sırada adam içinden bir tane daha geldiğini farketmiş. Tam karısı gözündeki bandı çıkaracakmış ki telefon çalmış. Kadın gidip telefona bakmış. Karısı gittiği için adam fırsat bu fırsat deyip ağırlığını bir bacağına verip salmış. Sadece gürültülü çıktığı ile kalmamış, bozuk yumurta gibi de kokmuş. Adam bir süre nefes alma zorluğu çekmiş ve etrafındaki havayı dağıtmak içinde peçete kullanmış. Tam rahatladım derken yeni bir tane daha gelmiş. Ayağını kaldırıp ''rriiiipppp'' diye salmış. Bu seferki hakikaten kocaman bir şeymiş. Camlar zangırdayıp, masadaki tabaklar yerinden oynamış ve bir dakika sonra masadaki çiçekler solmuş. Karısının hala telefonla konuşup konuşmadığına kulak kabartmış ve söz verdiği üzere gözündeki bandı çıkarmamış. Neyse ki karısı konuşmaya devam ediyormuş. Adam on dakika boyunca hep böyle salıp peçeteyle kokuyu uzaklaştırmış. Telefondaki 'bye-bye'lardan konuşmanın bitmeye yakın olduğunu anlayınca (yalnızlığının ve özgürlüğünün sonunu işaret eden) peçeteyi düzgün bir şekilde dürüp kucağına bırakmış ve elleri üzerine koymuş. Karısı geri döndüğünde tam bi masmiyet tablosu çizip memnun bir şekilde gülümsüyormuş. Karısı uzun konuşmadan ötürü özür dilemiş ve gözündeki bandı açıp açmadığını sormuş. Açmadığına dair söz alınca ''SÜRPRİİİİİZZZ'' diye haykırmış. Adam dehşetle doğum günü partisi için masanın etrafına oturmuş olan 16 arkadaşını görmüş…
-
KEDİ YIKAMASoğuk bir kış gününde Temel kedisini yıkarken oradan geçmekte olan bir adam Temel'e; '' Bu soğukta kedini yıkayıpta öldürmeyi mi istiyorsun? der, Temel ise işine devam eder. Adam geri dönerken Temel'i ağlarken görür ve çıkışır: ''Ben sana kedi ölür demedim mi?'' Temel hemen cevap verir; '' Haçen pilup pilmeden konuşmayasun, yıçarçen ölmedu, sıkarüken öldü, daa''
sagol burcu coook güldüm valla ve hala gülmekteyim helede su fasulye olayina.
devamlarini bekliyoruzrica ederim , buldukça sizinle paylaşmaya devam edicem
Çocuğun biri babasına sormuş
– baba ben nasıl oldum?
Babasıda
-oğlum gece yatmadan once yastığımın altına şekerleme
dodurdum sabah baktım ki sen olmuşsun demiş…
Çocukta yastığının altına şekerlemelerı doldurmuş.
Sabah kalmış bakmış ki etraf karınca dolu.
Karıncalara;
– Ulan şimdi size elimin tersiyle bi çarpardım ama baba yüreği işte demiş……çok süpermiş yaa gerçekten:D özellikle kuru fasülye olayıı ..danke schön
şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana
düşmüş. Adam biraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış,
bir ağacın altına oturmuş. şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve
uykuya dalmış.Birkaç saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmış. Bir de
bakmış ki yanındaki sepet bomboş.şapkalar gitmiş.Kafasını kaldırıp
ağaca bakmış ki,ağacın dallarında bir sürü maymun, her birinin
kafasında adamın
şapkaları…Adam düşünmeğe başlamış:'Ben şimdi ne yapıcam,şapkaları bu
maymunlardan nasıl geri alacam?'Düşünceli bir şekilde kafasını
kaşırken bakmış ki, maymunlar da adamın taklidini yapıyorlar,
kafalarını kaşıyorlar. Adam ellilerini havaya kaldırmış,
maymunlarda…derken adam ne yapacağını bulmuş, kendi kafasındaki
şapkayı çıkarıp yere atmış,maymunlar da…Adam böylece bütün şapkaları geri almış, sepetine koyup yoluna
devam etmiş.Aradan 50 yıl geçmiş…Artık adamın bir torunu varmış, o da
dedesi gibi şapka satıcısı olmuş. Günlerden bir gün onun da yolu aynı
ormana düşmüş. Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına
oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış…
Bir saat sonra uyanmış, bir de bakmış ki sepetin içinde şapkalar yok…Derken tuhaf sesler duymuş, bir de kafasını kaldırmış ki
ağacın üstünde bir sürü maymun, hepsinin kafasında birer şapka.Düşünmüş…
' Dedem yıllar once bana bir hikaye anlatmıştı…ne yapacağımı
çok iyi biliyorum…'Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını
yapmışlar…Adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da..Ve adam gülümseyerek kendi başındaki şapkayı çıkarmış yere
atmış…O anda ağaçtaki maymunlardan biri yere inmiş, adamın yere
attığı şapkayı kapmış, adama da bir tokat atmış ve şöyle demiş:'Sadece senin mi deden var şerefsiz.!!!'
burcu güldürdün bizi Allahta seni güldürsün
amin arkadaşım amin. allah hepimizi güldürsün inşallah…
bir tanede ben yazayım
kamalug
bizim temel avcılık sporunu geliştirmek için kabilelerin yaşadığı amazonlara safariye çıkmış bir otele yerleşmiş sabah olmuş avlanmaya gitmiş akşam lobide otururken yanına bir alman birde fransız avcı gelmiş başlamışlar konuşmaya tanışmaya , derken alman demiş ben girdim ormana ve bir kaplan la bir piton avladım demiş fransız ben bir aslan la bir gergedan avladım .bizim temel bende bir yavru ayıyla iki kamalug avladım demiş neyse ertesi gun aksam yıne lobıde buluşup gene vurduklarını anlatmışlar sıra temele gelmiş sen ne avladın temel demiş alman temel ben bir ayı yavrusu ve iki kamalug avladım alman fransıza bakmış temele dönmüş şaşkın bir ifadeyle ya bu iki gündür kamalug avlıyosun nasıl bir hayvan neye benziyor biz ne duyduk nede gördük böyle bir şey demiş. temel valla ormanın en kuytu yerine gidiyorum ve saklanıyorum bunlar beni görünce ellerini yukarı kaldırıp, kamalug kamalug diye bağırıyorlar bende vuruyorum.kara ca birşey ama insana çok benziyorlar
hani kimse okumuyormu?
ben güldüm jaluji,teşekkürler
okudum jaluji, çok teşekkürler
Kırmızı Bisiklet
Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bir kırmızı bisiklet ister. Annesi de ona bisikleti hak etmediğini ve hazreti İsa'ya günahlarını itiraf ettiği bir mektup yazmasını söyler.
Çocuk odasına gider ve başlar yazmaya…
'Mukaddes isa hazretleri, hep yalan söylediğim için affedin. Söz veriyorum bir daha olmayacak. Bugün benim doğum günüm ve sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum'.Çocuk yazmayı bırakır ve sonra mektubu yırtar atar. Çünkü günahları o kadarcık değildir, ikinci mektubu yazmaya karar verir.
'Mukaddes İsa hep yalan söylediğim ve annemi dinlemediğim için beni affedin. Bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Bu gün benim doğum günüm. Sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.'
Ve bu mektubu da yırtar, çünkü bunlarda işlediği bütün günahlar değildir. Ve başlar üçüncü mektuba. Yine olmaz ve afacan çocuk başka bir yol denemek için annesinden izin alır ve kiliseye gider.
Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını sanar. Küçük çocuk kilisede küçük Meryem Ana heykelinin yanına gider ve sağa sola baktıktan sonra onu çantasına koyar ve eve götürür.
Evde yine odasına çıkar ve İsa'ya son mektubunu yazar, 'Bana kırmızı bisikleti al. Annen elimde rehin.'
GENİş YÜREKLER
Otistik çocuklar okulunda rehber öğretmen olarak çalışan birinden yaşanmış olay ;
okulda rehber öğretmen olarak çalışan bir öğretmen Musa..
Okulun öğrencilerinden bir otistik çocuğun ailesi, bir gün Musa öğretmene dert yanıyor;
Çocukları normalde çok su içmesine karşın; 3 aydır ağzına bir damla su koymuyormuş.
''Hocam, bize bişey söylemiyor… Bir de siz sorun..'' diyorlar. Musa çocukla konuşuyor..
Anlaşılıyor ki; bir gün öğretmen sınıfta:'' Atatürk ölmedi, yüreğimizde yaşıyor.'' demiş…
ve küçük çocuk da, Atatürk boğulmasın diye, su içmeyi bırakmış…
Sırf bu yüzden tam 3 ay boyunca su içmemiş..
Ne yapsalar, çocuğu ikna edememişler.
Musa, çocuğu yanına çekip, demiş ki;
''Biliyor musun, Atatürk çok iyi bir yüzücüdür..''
Bundan sonra, küçük çocuk su içmeye başlamış.. söyleyecek tek kelime bulamadım..
Bilmediğimiz ne yürekler var, ne saf, ne temiz, ne kocaman yürekler…
- Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.