Nabi kimdir, Nabi eserleri, Nabi hakkında bilgiler

Gönderi Tarihi: 16.10.2024

“Bende yok sabr-ı sükûn, sende vefadan zerre,
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere.”
Babasının adı Seyyid Mustafa olan şair 1642 Şanlıurfa doğumlu bir Divan şairidir. 10 Nisan İstanbul’da vefat etmiştir. Mezarı ise Üsküdar’da yer alan Karacaahmet Mezarlığında yer almaktadır. Hacı Gaffarzade olarak bilinen bir aileden gelmiş ve Urfa’dayken Arapça ve Farsça eğitimi almıştır. İsminde yer alan Na ve bi kelimeleri ise Arapça ve Farsça’da ‘yok’ anlamına gelmekedir. Asıl adı Yusuf Nabi olan şair uzun süre sefalet içinde büyümüştür. Arzuhalcilik görevi de yapan şair 1665’te İstanbul’a gelmiştir. Musahip Mustafa Paşaya sunduğu medhiye sonrasında divan katibi olmuştur. Ardından ise 1671 senesinde düzenlenen Lehistan seferine IV. Mehmed ile birlikte katılmıştır. 24 yaşına geldiğinde ise İstanbula gider ve eğitim hayatını burada sürdürmeye başlar. 1678’de Haca gidip gelmesinin ardından döndüğünde kethudalık görevi verilmiştir. Burada şiirleri ile tanınmaya başlamasının ardından Mustafa Paşa’ya Kptan-ı Derya görevinin verilmesi ve saraydan uzaklaştırılması ile Nabi’de Paşa ile birlikte Mora’ya gider. Paşa’nın vefatı üzerine Halep’e gider. İstanbul’da geçirdiği süre zarfında o dönemin birçok önemli ismi ve sarayla olan ilişkileri sonrasında Halep’te geçirdiği senelerde devletin olanakları ile rahat içerisinde bir hayat sürdürmüştür. Eserlerin büyük bir kısmı da burada geçen zamanlarda oluşturmuştur. Halep Valisi Baltacı Mehmet Paşa’nın sadrazam olmasının Nabi’yi de yanına aldırmış ve bu zaman zarfında Darphane Eminliği, başmukabeliecilik gibi görevleri yürütmüştür. Çeşitli kaynaklarda güzel bir sese sahip olan Nabi ‘Seyid Nuh’ adı ile de besteler oluşturmuştur. Yaşadığı dönem itibariyle toplumda yaşanan dejenerasyon ve bozukluklara tanıklık eden şair dolayısıyla didaktik tarzda şiir yazmaya yönelirmiştir. Bunun yanı sıra daha çok devlet, toplum ve sosyal haatı eleştirel bir üslup benimsemiştir. Şiirin hayatta karşılaşılan sorunlarla örtüşmesi gerektiğini ve sosyal hayatın içerisinde olan bir yapıda yer alması gerektiğini savunmuştur. Eserlerinin herkesin anlayabileceği bir yapıda olmasını isteyen Nabi yalın ve süsten uzak bir dil benimsemiştir. Nabi şark dillerini ve İslami bilimleri çok iyi bilmekteydi.
Kendisini takip edenlerle beraber Nabi Mektebini kurmuştur. O dönemin büyükşairleri arasında yer alan Rami Mehmed Paşa, Seyid Vehbi, Koca Ragıb Paşa gibi isimler de bu mektebe üye olan şairlerdir.
17. yüzyıla dair Nefiden sonra yeralan en büyük şair olarak anılmasının yanı sıra hikemi şiirin de kurucusu sayılmaktadır. Didaktik şiir türünde ise önemli şairler arasında yer almaktadır.

Nabi Eserleri

Manzum Türdeki Eserleri; Türkçe Divan; çeşitli el yazmaları dışında bir kez Bulak’ta (1841) ve bir kez de İstanbul’da (1875) basılan nüshalardan oluşmaktadır. Divan içerisinde bir adet tevhid, dört adet naat, İslam büyüklerine dair medhiyeler, II. Mustafa ve III. Ahmet için ve devletin diğer ricali için yazılmış kasideler, bir adet terkib-i bend, bir adet muhammes, üç adet tehmis ve birçok tarihi bilgi yer almaktadır. Divanda mesnevi tarzdaki şiirler IV. Mehmed’e medhiye ile başlarken; padişah ve büyük kişiler için manzumeler yer almaktadır. Bir diğer manzum türdeki eser ise Farsça Divan diğer adıyla Divaniçe- i Gazelliyat-ı Farisi yer almaktadır. Türkçe Divanı içerisinde 39 sayfalık bir yere sahiptir. 32 adet Farsça gazel ve Mevlana, Hafız Molla Cami, I. Selim, Şifai, Örfi, Kelim, Naziri, Şevket, Meyi, Garibi ve Talib’e ait gazellerin tahmisleri ile mesnevi tarza sahip iki adet küçük Türkçe hikayenin yer aldığı bir eserdir. Diğer bir manzum eser ise Tercüme-i Hadis-i Erbain’dir. Eserin adında da yer aldığı üzere çeviri bireserdir. Cami’nin Farsça olarak kaleme aldığı 40 adet hadisin Türkçe tercümesi niteliğindedir. Hayriyye ise manzum türdeki eserler arasında yer almaktadır. Yazarın en ünlü eseri olmasının yanında 1071’de oğlu Ebülhayr Mehmed’e telif edilmiştir. Ve bu eser Divanı ile basıldığı eserlerin yanı sıra farklı basıldığı baskıları da yer almaktadır. Pavel de Courteille Fransızce ve Türkçe çevirilerini yapmıştır. Nasihatname özelliği bulunan eser Nani’nin edindiği tecrübeleri ve gözlemleri aktarır. Hayrabad ise yazarın ‘Mefulü, Mefa’ilü, Faulün’ vezni ile kaleme aldığı aşk ve macera hikayesini anlatmaktadır. San manzum eseri ise Sur-namedir. IV. Mehmed’in şehzadeleri için Edirne’de yaptırdığı sünnet düğünündeki eğlence, davet edilen devlet büyüklerini ve getirdikleri hediyeleri tasviri ile hikaye edilmiş bir mesnevidir. 587 beyitten oluşmaktadır.
Mensur türdeki eserlere bakıldığında ise; Fetih-name-i Kameniçe; İstanbulda 1864 senesinde Tarih-i Kameniçe olarak basılan bir eserdir. Muhasıp Mustafa Paşa’nın emri ile basılan eser Nabi’nin gençlik devrine ait bir eserdir. Tuhfet ül- Haremeyn ise Nabi’nin hac ziyaretine dair anektodların hikaye edildiği bir eser olmakla birlikte 1848 senesinde İstanbul’da basılmıştır. Zeyl-i Siyer-i Veysi; on yedinci yüzyılda Veysi’nin Bedir gazasına dek yazdığı siyer kitabına Mekke’nin fethi olayına dek yapılan bir ilave niteliğindedir. 1832’de Bulak’ta basılmıştır. Mensur türdeki son eseri ise Münşeat’tır. Resmi ve hususi birçok mektubu içinde barındıran eser hem azarın hayatı hem de o dönemdeki hayata ilişkin önemli ipuçları barındırmaktadır.