Sansür Nedir, Dünden Bugüne Sansür

Gönderi Tarihi: 14.11.2024

Sansür Nedir, Sansür Ne Demek?

Pek çok alanda örneklerine rastladığımız sansürün derinine indikçe ortaya çıkışı ve uygulanışı hakkındaki gerçekler endişeleri arttıracak birçok konuyu beraberinde getirmektedir. İlk bakışta masumhane bir amaç taşıyormuş gibi görünen sansür, zamanla özgür iradeyi tehdit eden bir unsur haline dönüşmüştür.
Tanım olarak sansür;
Sansür; kamu yararı açısından sakıncalı bulunan haber, kitap, resim, film, yazı gibi ürünlerin yayınlanmadan önce incelenerek gerekli görülen bölümlerinin ya da tümünün yasaklanmasıdır.
Sansür, insanlık tarihinin çok eski zamanlarından beri uygulanış biçimi ve şiddeti değişerek hayatımıza dahil olmuştur. Milattan Önceki yüzyıllardan bu yana sansür, iktidarı yitirme, güç kaybetme korkusuyla kimi zaman şiddetin boyutunu çok yüksek boyutlara taşıyarak uygulanmış, halkın üzerinde mutlak bir baskı kurularak bilinçlenme ve özgür irade engellenmeye çalışılmıştır. Örneğin; Yunan Yarımadası’nda köleliğe karşı olan Akhilleus’un, Euripides’in, Aristophanes’in kitapları sakıncalı görülmüş ve meydanlarda yakılmıştır. Aynı dönemde Bergama ve İskenderiye Kütüphanelerinde bulunan kitaplar da yakılarak yok edilmiştir.
Sansür, matbaanın bulunuşu ve kitap basımının artmasıyla kurumsallaşmıştır.
Avrupa’da 1444’te matbaa icat edilmiş ve yaygınlaşmıştır. Osmanlı Devleti’ne matbaa 1729 yılında girebilmiş ve ancak belli kitapların basımına izin verilmiştir. Örneğin, Sadrazam Seyit Ali Paşa döneminde bilim, astronomi, felsefe kitaplarının okunması sakıncalı bulunmuş ve halka ulaşması engellenmiştir.
Osmanlı döneminde ilk resmi sansür uygulaması 1864 yılında Matbuat Nizamnamesi (Basın Tüzüğü) ile başlamıştır. Bu tüzükle basın ve yayın kontrol altına alınmaya çalışılmış, gazete ve dergi çıkarmak izne bağlanmış, hükümet gerekli gördüğü durumlarda yayın organlarını kapatma yetkisini kazanmıştır. Buna bağlı olarak pek çok gazete ve dergi kapatılmış, yazarlar tutuklanmış, sürgüne gönderilmişlerdir.
Matbuat Nizamnamesi – 15.madde:
“Hükümdar ve hükümet ailesini tahkir ve hükümranlık haklarına taarruz sayılabilecek yazılar yayınlanırsa, 6 aydan, 3 yıla kadar hapis veya 25-100 altın para cezası verilir.”
*Nizamnamenin tümü yasak ve cezalarla doludur.
Sansürün en yoğun hissedildiği dönem II. Abdülhamit dönemi (1878) olmuştur. Bu dönemde birçok gazete ve dergi kapatılmış, basılan her şey siyasi uygunluğa göre denetlenmiştir. Öyle ki gazeteler bir süre sonra sansürle çıkarılan yerleri boş yayınlamak zorunda kalmışlardır.
II.Meşrutiyet döneminde basına uygulanan sansür kaldırılmış, bu nedenle Meşrutiyet’in ilan edildiği tarih olan 23 Eylül, Basın Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır.
II.Dünya Savaş’ından önce Faşizm ve Nazizim’le yönetilen ülkelerde sansür çok geniş bir alana yayılmıştır. Böyle yerlerde konuşma ve basın özgürlüğünden ne yazık ki bahsedilememektedir. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde sansüre (müstescenlik, küfür vb.) özel durumlarda başvurulabilir.
*II. Dünya Savaşı zamanında da sansür uygulanmıştır.
Sinema ve televizyon sektörleri geliştikçe ortaya çıkan filmler, tv programları, diziler vb. giderek artmaya başlamıştır. Bu artış konu çeşitliliğini de beraberinde getirmiştir. Birçok görüşün engellenemez biçimde büyük kitlelere ulaşması, bu sektörlerin yoğun takibe alınmasına ve gerekli görüldüğünde sansüre uğramasına yol açmıştır. İktidar sahiplerinin bu konudaki baskıları dönemlere göre farklılık göstermiştir.
*Türkiye’de televizyon, RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) tarafından denetlenmektedir. RTÜK gerekli gördüğünde yayın kesme hakkına sahiptir.